İşletmenizi Beklenmedik Tazminat Davalarına Karşı Koruyun
Bir işletmeyi yönetmek, sadece ürün satmak veya hizmet sunmak değil, aynı zamanda her gün onlarca, hatta yüzlerce insanla etkileşime girmektir. Dükkanınıza giren bir müşteriden, ofisinizi ziyaret eden bir tedarikçiye, hatta iş yerinizin önünden geçen bir yayaya kadar her bir birey, sizin faaliyetlerinizden etkilenebilecek bir "üçüncü şahıstır". Islak bir zeminde kayıp düşen bir müşteri, fırtınada devrilen bir tabelanın zarar verdiği bir araç veya bir montaj sırasında komşu daireye verilen bir zarar... İşte bu gibi, günlük hayatın içinde öngörülemeyen ancak sonuçları çok ağır olabilen kazalar, Türk Borçlar Kanunu'na göre "haksız fiil" olarak tanımlanır ve işletmeniz için milyonlarca lirayı bulabilecek tazminat sorumlulukları doğurabilir. Üçüncü Şahıs Sorumluluk Sigortası, bu öngörülemez risklere karşı, işletmenizin finansal geleceğini ve ticari itibarını koruyan en temel ve en önemli güvencedir.
Bu Sigortanın Diğer Sorumluluk Sigortalarından Farkı Nedir?
İşletmeler için sunulan sorumluluk sigortaları genellikle birbiriyle karıştırılır. Ancak her biri, farklı bir risk grubunu ve farklı bir "zarar göreni" hedefler. Üçüncü Şahıs Sorumluluk Sigortası'nın farkını anlamak, doğru bir güvence yapısı kurmak için kritiktir:
İşveren Sorumluluk Sigortası'ndan Farkı: İşveren Sorumluluk, içeriye, yani kendi bordrolu çalışanlarınıza karşı olan sorumluluğunuzu korur. Bir personelinizin iş kazası geçirmesi durumunda devreye girer. Üçüncü Şahıs Sorumluluk ise dışarıya, yani çalışanlarınız dışındaki herkese (müşteriler, ziyaretçiler, komşular, yoldan geçenler) karşı olan sorumluluğunuzu korur.
Mesleki Sorumluluk Sigortası'ndan Farkı: Üçüncü Şahıs Sorumluluk, işletmenizin "fiziksel" faaliyetleri sonucu oluşan "bedeni ve maddi" zararları karşılar (kayıp düşme, bir şeyin devrilmesi vb.). Mesleki Sorumluluk ise, sunduğunuz "profesyonel hizmet" nedeniyle müşterinizin uğradığı "finansal" zararları karşılar (bir mali müşavirin hatalı beyannamesi, bir avukatın yanlış tavsiyesi vb.).
Teminatın Kapsamı: Kimler "Üçüncü Şahıs" Sayılır ve Hangi Zararlar Karşılanır?
Bu poliçenin koruma şemsiyesi oldukça geniştir. "Üçüncü şahıs", en basit tanımıyla, sizin veya çalışanlarınızın dışında kalan herkestir. Bu kapsama; mağazanıza giren müşteriler, ofisinize toplantıya gelen ziyaretçiler, mal getiren tedarikçiler ve hatta işletmenizin faaliyet alanından etkilenen komşular ve yoldan geçenler de dahildir. Poliçe, bu kişilerin sizin faaliyetleriniz nedeniyle uğrayacağı iki ana tür zararı karşılar: 1. Bedeni Zararlar: Bir kaza sonucu üçüncü bir şahsın yaralanması, sakatlanması veya vefat etmesi durumlarını kapsar. Bu, sadece ambulans ve hastane masraflarını değil, aynı zamanda yaralanan kişinin çalışamadığı süre boyunca uğradığı gelir kaybını, kalıcı bir sakatlık durumu varsa iş gücü kaybı tazminatını ve en önemlisi, mahkemenin hükmedebileceği manevi tazminatı da kapsayabilir. 2. Maddi Zararlar: Kazanın, üçüncü bir şahsın malına veya mülküne verdiği zararları içerir. Örneğin, dükkanınızın tabelasının bir fırtınada düşerek park halindeki bir araca zarar vermesi, bir montaj sırasında delinen bir duvarın komşunun elektronik eşyalarını bozması gibi durumlar bu teminatla karşılanır.
Farklı Sektörlerden Risk Senaryoları: Kimler Bu Güvenceye İhtiyaç Duyar?
Bu sigorta, halka açık olan her işletme için bir gerekliliktir. Mağazalar ve perakende işletmeleri için, kaygan zeminler, raflardan düşen ürünler veya deneme kabinlerindeki kazalar en yaygın risklerdir. Restoran ve kafeler için, sıcak içecek dökülmeleri, gıda zehirlenmesi iddiaları ve sandalye/masa kırılması gibi riskler ön plandadır. Ofisler ve plazalar dahi, girişlerdeki kaygan zeminler, asansör kazaları veya temizlik personelinin neden olabileceği kazalar nedeniyle bu güvenceye ihtiyaç duyar. Üretim tesisleri ve atölyeler, hem ziyaretçiler için risklidir hem de tesis dışına çıkabilecek bir yangın veya dumanın komşu mülklere vereceği zararlardan sorumludur. Hatta bir tesisatçı veya elektrikçi gibi serbest meslek sahipleri için, müşterilerinin evinde veya iş yerinde çalışırken verebilecekleri en küçük bir hasar bile (örneğin bir aleti düşürerek parkeyi çizmek), bu sigorta olmadan büyük bir mali yüke dönüşebilir.
Doğru Poliçeyi Seçmek ve Hasar Anında Süreç Yönetimi
İşletmeniz için doğru poliçeyi seçerken, faaliyet konunuzun risk seviyesi ve potansiyel bir kazanın yaratabileceği en kötü senaryo düşünülerek teminat limitlerinin doğru belirlenmesi gerekir. Bir alışveriş merkezindeki bir mağazanın günlük insan trafiği ile ara sokaktaki bir muhasebe ofisinin riski aynı değildir. Primler, işletmenizin faaliyet alanı, büyüklüğü (cirosu/çalışan sayısı), konumu ve seçtiğiniz teminat limitlerine göre belirlenir.
Bir hasar anında ise, panikle sorumluluğu kabul eden beyanlarda bulunmaktan kaçınmak ve durumu derhal Oğul Sigorta'ya bildirmek, sürecin en sağlıklı şekilde yönetilmesi için en önemli adımdır. Bu noktadan sonra, hukuki süreci Oğul Sigorta ve anlaşmalı uzmanları sizin adınıza yönetir. Sigorta şirketi, hasarın nedenini ve boyutunu araştırmak için bir eksper atar, gerekirse hukuk departmanını devreye sokar. Sizin adınıza zarar gören üçüncü şahısla veya avukatıyla müzakereleri yürütür ve haklı bir talep varsa, tazminatı ödeyerek sizi büyük bir dava yükünden ve mali kayıptan korur.