Yasal Yükümlülükler ve Finansal Koruma Kalkanı
Türkiye'nin üç tarafını çevreleyen denizler, sadece birer coğrafi güzellik değil, aynı zamanda ülke ekonomisinin can damarı olan limanlara, tersanelere, sanayi tesislerine ve enerji terminallerine de ev sahipliği yapmaktadır. Bu yoğun ekonomik faaliyet, beraberinde ciddi bir çevresel sorumluluğu da getirir. Kıyıda veya denizde yürütülen operasyonlar sırasında meydana gelebilecek en küçük bir kaza veya sızıntı, telafisi yıllar sürecek bir çevre felaketine ve milyonlarca dolarlık bir finansal yıkıma neden olabilir. İşte Kıyı Tesisleri Deniz Kirliliği Zorunlu Sorumluluk Sigortası, bu büyük ve karmaşık riskler karşısında, hem denizlerimizi korumak hem de bu hayati sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin bir kaza sonrası finansal olarak ayakta kalabilmesini sağlamak için tasarlanmış en önemli yasal ve finansal güvencedir.
Deniz Kirliliği Sigortası Nedir ve 5312 Sayılı Kanun Kapsamında Neden Zorunludur?
Bu sigorta, poliçede belirtilen bir kıyı tesisinden kaynaklanan ani ve beklenmedik bir olay sonucu, Türkiye'nin deniz yetki alanlarında (iç sular, karasuları, kıta sahanlığı vb.) meydana gelen bir kirliliğin veya kirlenme tehlikesinin yol açtığı zararları ve masrafları karşılayan zorunlu bir sorumluluk poliçesidir. Bu sigortanın yasal dayanağı, **5312 sayılı "Deniz Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle Kirlenmesinde Acil Durumlarda Müdahale ve Zararların Tazmini Esaslarına Dair Kanun"**dur. Bu kanun, temel olarak uluslararası "kirleten öder" prensibini benimser. Yani, bir kirlilik olayında ortaya çıkacak devasa maliyetlerin, olaya neden olan kirletici tarafından karşılanabilmesini garanti altına almak için, riskli faaliyetlerde bulunan kıyı tesislerini bu zorunlu sigortayı yaptırmakla yükümlü kılar. Kısacası bu poliçe, bir tercih değil, bu sektörlerde faaliyet gösterebilmek için yasal bir ön şarttır.
Hangi Tesisler Bu Sigortayı Yaptırmakla Yükümlüdür? Kapsamdaki Kıyı Tesisleri
5312 sayılı Kanun, "kıyı tesisi" tanımını oldukça geniş tutarak, deniz kirliliği riski taşıyan tüm operasyonları kapsama almayı hedefler. Bu sigortayı yaptırmakla yükümlü olan başlıca tesisler şunlardır:
Limanlar, Marinalar ve Tersaneler: Gemilerin yanaştığı, bakımının yapıldığı veya inşa edildiği bu tesisler, yakıt ve yağ sızıntıları, atıkların denize karışması gibi riskler nedeniyle en öncelikli grupta yer alır. Gemi inşa, bakım veya onarımı sırasında denize sızabilecek yakıt, yağ, boya ve kimyasalların yaratacağı kirlilik riskleri bu kapsama girer.
Akaryakıt ve Petrol Terminalleri: Petrol, akaryakıt veya diğer sıvı kimyasal yüklerin gemilere yüklenmesi veya boşaltılması (tahmil-tahliye) sırasındaki hortum patlamaları, tank taşmaları veya boru hattı sızıntıları gibi riskler, en büyük çevre felaketlerine yol açma potansiyeline sahiptir.
Boru Hatları: Deniz altından veya kıyı şeridinden geçen petrol veya doğalgaz boru hatlarında meydana gelebilecek bir sızıntı veya kırılma, geniş bir alanı hızla etkileyebilecek büyük bir risktir.
Kıyıdaki Sanayi Tesisleri: Faaliyetleri gereği petrol veya diğer zararlı maddeleri depolayan veya kullanan, kıyı şeridinde yer alan her türlü fabrika, elektrik santrali ve endüstriyel tesis bu sigortayı yaptırmakla yükümlüdür.
Teminatın Kapsamı: Temizleme Masraflarından Üçüncü Şahıs Tazminatlarına
Bu poliçe, bir kirlilik olayının iki ana maliyet kalemini karşılamak üzere tasarlanmıştır. Bunlardan ilki ve en büyüğü, Temizleme ve Bertaraf Masraflarıdır. Bu masraflar, sadece denizin yüzeyindeki petrolü toplamakla kalmaz; kirliliğin yayılmasını önlemek için bariyerlerin (boom) serilmesi, özel kimyasalların kullanılması, kirlenmiş kumun ve kayaların temizlenmesi, toplanan tehlikeli atıkların özel tesislere taşınması ve yasalara uygun şekilde imha edilmesi gibi çok maliyetli ve karmaşık bir operasyonun tamamını içerir.
Poliçenin ikinci temel direği ise, kirlilikten zarar gören Üçüncü Şahıs Zararlarıdır. Bu, sadece finansal bir kayıp değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik bir krizdir. Bir petrol sızıntısı sonrası, o bölgede avlanan balıkçıların o sezonki tüm gelirini kaybetmesi, sahili kirlenen bir turizm işletmesinin tüm rezervasyonlarını iptal etmek zorunda kalması, yakındaki bir balık çiftliğinin tüm balıklarının ölmesi veya kirlilikten etkilenen bir vatandaşın sağlık sorunları yaşaması gibi durumlarda ortaya çıkacak tüm maddi ve bedeni tazminat talepleri bu teminat ile karşılanır. Bu noktada en önemli ayrım, poliçenin sadece "ani ve beklenmedik" bir kaza sonucu oluşan kirliliği kapsamasıdır. Tesisinizden uzun bir süre boyunca yavaş yavaş sızan ve zamanla oluşan "tedrici kirlilik" teminat dışındadır.
Hasar Anında Süreç: Bir Kirlilik Olayı Nasıl Yönetilir?
Bir kirlilik olayı meydana geldiğinde, bu durum aynı anda hem bir çevre felaketi, hem bir halkla ilişkiler krizi, hem de karmaşık bir hukuki ve operasyonel süreçtir. Tesisin ilk yapması gereken, kendi acil müdahale planını aktive etmek ve durumu derhal yetkili kamu kurumlarına (Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Sahil Güvenlik vb.) ve sigorta şirketine bildirmektir.
Bu noktada, Oğul Sigorta, sadece bir finansal güvence olmanın ötesine geçerek, bu karmaşık krizin yönetiminde sizin en önemli destekçiniz haline gelir. Acil müdahale ve temizlik firmalarının organize edilmesinden, kanun gereği kurulan "Zarar Tespit Komisyonu" ile yürütülecek teknik ve hukuki süreçlere, üçüncü şahıslardan gelen tazminat taleplerinin yönetilmesine kadar her aşamada yanınızda yer alır. Sigortanız, bu devasa operasyonun finansmanını sağlarken, Oğul Sigorta'nın uzmanlığı da sürecin en doğru ve en az hasarla yönetilmesine yardımcı olur.